Futbolcular ve oyun stilleri
Por Alex - Portekizceden tercüme eden: Mehmet Ali Baskut (baskut@gmail.com)
06/02/2007 21h05
Farklı tarzı olan bir çok futbolcuyla oynadım. Mükemmel tekniğe sahip veya teknik kapasitesi sınırlı futbolcularla veya hiç tekniği olmamasına rağmen saha içinde çok koşturan ve istediğini yapabilen futbolcularla oynadım. Bunun sayesinde kendime göre bir oyun tarzı geliştirdim.
Genelde taraftarlar, benim çok hoşuma gitmeyen oyun stiline sahip futbolcuları beğenirler. Samimi olmak gerekirse, topla çok kalan veya topsuz alanda devamlı koşan futbolcuları izlemekten pek hoşlanmam. Yine, akıldan uzak şekilde kavga edercesine futbol oynamaya çalışanlardan da hoşlanmam. Yine takımı için canla-başla delicesine sahada koşturan futbolcuların oyun stili de bana göre değildir. Sanırım bunların sayısı azdır. Bana göre bütün bunlar taraftarı aldatmaktan (veya aldatmaya çalışmaktan) başka birşey değildir.
Bunları burada yazıyorum çünkü bazıları, bazen benim bakış açımı ve özellikle de oyun stilimi anlamıyorlar. Hiçbir zaman taraftara oynayan ve canla-başla oradan oraya koşturarak taraftarın gözüne girmeye çalışan futbolcu olmadım. Ama bunun tersine, hep skora yönelik oynamaya çalışırım. Gücün yerine tekniği tercih ederim. Zekice oynamayı koşmaya tercih ederim. Yine pas vermeyi, gereksiz yere topla kalmaya tercih ederim.
Bu yıl 30 yaşıma gireceğim ve kariyerime başladığım tarihten beri ‘daha çok koşmalısın, daha fazla topa girmelisin, taraftarın hoşlandığı şekilde oynamalısın...’ tarzı lafları çok duydum. Ama bunlara gerek yok. Ben kendi tarzımla koşuyorum, kendi tarzımla mücadele ediyorum. Ayrıca bundan farklı davransaydım, ben olamazdım ve (kendim dahil) kendimden beklenenleri veremezdim.
Uzun kariyerim boyunca oynadığım her takıma adımı yazmayı başardım ve bunu koşmakla veya kavga edercesine oynamakla elde etmedim. Tam aksine oyun kalitemle takımlara kupalar kazandırdım. Iyi oynanan futbolu seviyorum ve televizyonlarda, takımların topa kötü davrandığı maçları izliyemiyorum.
Her türlü eleştiriye açığım ama tercih sadece benim. Çok koşmuyor, çok çalışmıyor dediklerinde bunları kabul etmiyorum. Bu doğru değil. Belki taraftarın hoşlandığı bir futbolcu olamayabilirim ama ansızın bir hareketle taraftarları mutlu edebilirim. Bu hareketimle, skoru değiştirebilir ve taraftarları daha fazla memnun edebilirim. Bu benim oyun tarzım. Bundan dolayı bu tarz eleştirilere daha fazla kafa yormuyorum, çünkü tarzımı değiştirmeyeceğim.
Tabii ki de geçmişte kupalar kazandığımız takımlardaki futbolcuların hepsi yüksek derece teknik özelliklere sahip değillerdi. Cesar Sampaio, Maldonado gibi çok sıkı markaj yapan ve devamlı baskı kuran futbolcularda vardı, aynı zamanda teknik bakımdan top ayağına geldiğinde takımı sırtlayan futbolcularda bulunuyordu. Bundan dolayı diyorum ki; galibiyetlerle dolu başarılı bir takım olmanın yolu bu ayarı iyi yapmaktan geçiyor. Biri devamlı basacak, diğeri zekasıyla oyun kuracak, biri gol yollarında aktif olacak bir diğeri de kendini saha içinde saklayarak pozisyon arayacak.... takım içindeki tüm futbolcuların aynı özellikte olmasına gerek yok. Bir şeyi tekrar belirtmek istiyorum ki; başkalarının beni, koşmadığımdan veya taraftarın istediği şekilde oynamadığımdan dolayı eleştirmelerine gerek yok. Çünkü başkalarının hiçbir zaman yapamayacaklarını ben, saha içinde yapabiliyorum.
1995’in tekrarı
1995 yılında Cori birçok transferler yapmıştı ancak bunların bir çoğu olumlu sonuç vermemişti. Sonra alt takımdan birçok genç futbolcuya görevler verilmişti onların arasında ben de vardım. O zamana kadar yapılmamış kontratlar yapılmış olmasına rağmen, alt yapıdan gelen gençlerle yakalanan başarıya ulaşılamamıştı.
Umarım gençler, tecrübeli abileriyle beraber, kalitelerini gösterebilirler ve Parana eyalet şampiyonluğunda kupa için yarışabilirler. Ama bu kupadan daha önemlisi Coxa’yı tekrar Birinci lige taşıyabilirler.
Iyi şanslar Cori!
Saygılarımla ve görüşmek üzere,
Alex