Giresun Üniversitesi Öğrencileri Paylaşım Alanı
Would you like to react to this message? Create an account in a few clicks or log in to continue.
Giresun Üniversitesi Öğrencileri Paylaşım Alanı

Daha iyi bir Giresun Üniversitesi için...
 
AnasayfaAnasayfa  PortalliPortalli  Kayıt OlKayıt Ol  Latest imagesLatest images  AramaArama  Giriş yapGiriş yap  

 

 TÜRK İSLAM ÜLKÜSÜ

Aşağa gitmek 
YazarMesaj
Misafir
Misafir




TÜRK İSLAM ÜLKÜSÜ Empty
MesajKonu: TÜRK İSLAM ÜLKÜSÜ   TÜRK İSLAM ÜLKÜSÜ EmptyÇarş. Ağus. 22, 2007 12:47 am

Neden, su veya bu ad altında toplanmayı değil de "Türk-İslam Ülküsü" ne bağlanmayı savunuyoruz? Biz iddia ediyoruz ki, "Emperyalizm", Türk ve İslam dünyasını yutmak için en az iki asırdan beri korkunç bir tertibin içindedir. Bir taraftan kültür emperyalizmi ile "vatan çocuklarını" din ve milliyetine yabancılaştırarak kendi emellerine hizmet edecek kadrolar hazırlamakta, diğer taraftan din ve milliyet duygularını, herzeye rağmen terk etmeyen çocuklarımızı da birbirine düşürmeyi planlamaktadır.

Bugün yeryüzünde iki sömürgeci "blok" vardır. Bunlardan biri kara renkli "kapitalist emperyalizm" diğeri ise bütün fraksiyonu ile "kızıl emperyalizm". Birincisi "çok uluslu şirketlerin" paravanasında, "az gelişmiş veya gelişmekte olan halklara yârdim etmek, özgürlük ve uygarlık gotürmek" maskesi altında, ikincisi de "ezilen, sömürülen halklara bağımsızlık, özgürlük ve adalet gotürmek" maskesi altında, "sınıfsal savaş" sloganı ile "iç savaşlar" çıkartmakta ve "dünya proleterlerinin dayanışması" adi altında işgalini gerçekleştirmektedir.

Gerçekten de yeryüzünde ezilen ve sömürülen bir de "üçüncü dünya" vardır. Bu dünya, daha çok Asyalı, Afrikalı irili ufaklı devletlere ve devletçiklere, beyliklere, emirliklere, federasyonlara bolünmüş milletlerden ibarettir. Esef edelim ki, bu insanların şayisi bir buçuk milyardan daha fazladır. İsin izdi rap veren diğer bir yani da, bu nüfusun çoğunluğunu Müslümanlar teşkil etmektedir. Bunun yanında çok acı bir gerçeği daha belirtelim ki, bu ezilen ve sömürülen Müslümanlar arasında Türk Milleti'nin çok önemli bir bolümü bulunmaktadır.

1970 Yılında yapılan bir araştırmaya Gore, yabancı boyunduruğunda tam bir sömürge hayati yasayan Türk nüfusunun şayisi, Türkiye'mizde bulunan genel nüfusumuzun tam iki katidir.

Emperyalist güçler, fırsat buldukları zaman zorla, bulamadıkları zamanlar ise hile ile İslam ve Türk dünyasını ele geçirmiş, zenginliklerini yağmalamış, din ve milliyet duygu ve değerlerini tahrip etmiş, direnenleri lekeleme ve imha yoluna gitmiş, kendine uygun kadrolar yetiştirmiş, bu milletlerin uyanış, diriliş hamlelerini, milli eğitim ve kalkınma planlarını baltalamış ve bu ülkeleri, "ebedi sömürge" statüsüne mahkûm etmek için elinden geleni esirgememiştir.

Emperyalist güçler, korkunç bir kültür emperyalizmi programı ile millet çocuklarını milli tarihlerine, milli ve mukaddes kültür değerlerine, milli ülkülerine, milli menfaatlerine, hatta motif ve sembollerine düşman etmekle kalmazlar, kendi değerlerini "bir uygarlık ve ilerilik" unsuru biçiminde onların kafalarına ve vicdanlarına oturturlar. Böylece milli ve mukaddes değerlere bağlı milliyetçilerin karsısına, bu değerlere ters düsen "yabancılaşmış kadrolar" çıkarırlar. Bir ülkede, değerler "ikizleşince", kadroların da ikizleşmesi ve çatışması mukadder olur. İste düşman, bu noktada aktivitesini arttırır. Ülkenin ve milletin "parsellenmesi" için beynelmilel güçleri harekete geçirir. Ülke artik birbirinin gırtlağına sarılmaya hazır kadrolara bolünmüşse, düşman rahatlıkla at oynatabilecek vasati bulmuş demektir.



DÜŞÜNME VE “ŞARTLANMA”

"Düşünen insana" saygı duyulur. "Şartlanmış insan" saygıya değer bulunmaz. Düşünen insan araştıran, "hakikate" özlem duyan kimsedir. Şartlanmış insan belli "etkiler" karsısında önceden programlanmış "tepkileri" ve davranışları mekanik olarak yerine getiren bir robottur da ondan.

"Düşünme" kelimesi, beser tarihi boyunca, daima her milletin sözlüğünde bulunan çok eski bir kavramdır. Düşünmeyi emretmeyen din, düşünmeyi geliştirmek istemeyen bir eğitim, bilmem tarihte var mı? Yüce ve mukaddes kitabimiz Kurman-i Kerim'de belki yüzlerce defa bu emir tekrarlanmıştır. Dinimiz, ister ayakta olalım, ister oturalım, ister yatalım, her durumda düşünmemizi, gerçeği aramamızı emreder: " Onlar, ayakta iken, otururken, yanları üstüne yatarken hep Allah’ı hatırlayıp anarlar ve göklerin, yerin yaradılışı hakkında inceden inceye düşünürler" (Kurman-i Kerim, Al-i İmran Suresi, Ayet:191). Düşünmek; dinimizce ibadet sayılmıştır. Mütefekkir’ler toplumumuzda saygı ve itibar görmüştür. Bu müşahedemiz, bütün tarihimiz için doğrudur.

"Şartlanma" kelimesi ise, bir terim olarak 20. yüzyılın ilk yarısında Rusya'da doğmuş "materyalist ve komünist" sistemin "eğitim ve öğretim" anlayışını şekillendirmiş bir kavramdır. Lenin ve arkadaşları, "komünist devrimini" hazırlarken, Rus ilim adamı İven Pavlov da, o tarihlerde, ruh, şuur, düşünme gibi "psikolojik kavramları" ren ediyor. Bunların yerine "refleksoloji"yi koyuyor. "Eğitim ve öğretim, şartlandırmalardan ibarettir" tezini savunuyor, kopekler üzerinde "et" ve "zil" ile çalışmalar yaparak "şartlı tepkiler" kavramlarını geliştirip bunları "insan terbiyesine uygulamak" üzere "devrimcilere" yol gösteriyordu. Görülüyor ki, "şartlandırma", komünist ve materyalist bir eğitim ve öğretim bulusudur ve anlayışıdır. "Bir kopeğin serüvenleri" adi ile televizyonda seyrettiğimiz seri filmdeki "oje" adli kopek, "belli şartlarda belli mekanik tepki ve davranışlara şartlandırılmış" ve "tetik kelime" söylenir söylenmez gerekenleri bir robot sadakati ile yapmaktadır. İste materyalizmin ve komünizmin savunduğu "öğrenme ve eğitim psikolojisi(!)" bu espri ve anlayış üzerine oturmuş bulunmaktadır. Komünist militanların da, önünde öfkelendikleri böyle "tetik kelimeler" vardır. Bir komünist, Allah, millet, vatan, mülkiyet. Gibi kavramlar karsısında adeta köpürür, "Bozkurt" kavramı karsısında adeta kudurur. Çünkü şartlanmıştır.

Düşünme ise, böyle değildir. Bir problem karsısında insanların çeşitli hipotezler kurması, bunların ışığında bilgi toplaması, topladığı bilgileri objektivizme ve determinizme uygun bir yoruma tabi tutması ve makul sonuçlara varılması için zihnin soğukkanlı ve sistemli bir caba içinde bulunmasıdır düşünme. Bunun için tercih edilir. Bununla beraber, insanin hayatında "şartlanmaların" rolü inkâr edilemez. Ancak insanin davranışlarında, düşünmeye, şartlandırmadan daha önemli bir yer vermek esastır. İnsanin ruhi değerlerini inkâr eden bir eğitim, hiç şüphesiz yanlış olacaktır.

Türk-İslam Ülküsü, düşünmeyi emreden araştırmayı ibadet sayan, "taklidi iman" dan dan "tahkiki imana" çıkmayı isteyen yüce peygamberin (O'na selam olsun) yoludur. Şartlandırma ise komünist ve materyalist doktrinin temelidir.



SEYYİD AHMED ARVASİ

Sayfa başına dön Aşağa gitmek
Misafir
Misafir




TÜRK İSLAM ÜLKÜSÜ Empty
MesajKonu: Geri: TÜRK İSLAM ÜLKÜSÜ   TÜRK İSLAM ÜLKÜSÜ EmptyÇarş. Ağus. 22, 2007 12:36 pm

Güzel bir ideolocya yazısı da biz buna ne kadar bağlıyız? Sorgulanması gereken bu...
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
Asi_Genc
Astsubay
Astsubay
Asi_Genc


Mesaj Sayısı : 117
Nerden : öğrenci
Kayıt tarihi : 19/08/07

TÜRK İSLAM ÜLKÜSÜ Empty
MesajKonu: "cevap"   TÜRK İSLAM ÜLKÜSÜ EmptyÇarş. Ağus. 29, 2007 2:18 am

bağlı olunması gereken ideoliji Türk-İslam ülküsü dersek kendimizle çelişmiş oluruz, çünkü İslam denilen Yüce dinimiz bizim vicdanlarımızdadır ve bireysel tercihimizdir. Eğer kutsal dinimizi bir devlet ideolijisi haline getirirsek birilerinin şu anda kullandıgı gibi sadece bir çıkar yeri olur. Bu yüzden Din bireysel tercihtir. Bizim savunmamız gereken Ülkümüz açıktır ve Anayasamızda yerini bulmuştur. Sağlıcakla kalın, Saygılar....
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
Misafir
Misafir




TÜRK İSLAM ÜLKÜSÜ Empty
MesajKonu: :)   TÜRK İSLAM ÜLKÜSÜ EmptyÇarş. Ağus. 29, 2007 12:25 pm

zaten bunu savunamak bir devlet ideolojisi değil yaşam tarzıdır. kesinlikle devlet yönetiminde ATATÜRK ilke ve inkılapları doğrultusunda anayasamızda ne varsa ona göre devlet yönetimi uygun olur. biraz öncede dedeiğim gibi TÜRK-İSLAM ülküsü bir yaşam tarzı, hayata bakış açısıdır. devletimizin laik ve üniter yapısından asla taviz vermeyiz. burda Türk-İslam ülküsü derken şunu da unutmamamız gerekir İSLAMİYETİ bu dünyada layıkıyla yaşayan ve yaşatan tek bir millet vardır o da TÜRK milletidir. yaşam tarzı olarak da İslam hukuku ile Türk töresinin benzerliği bunun apaçık göstergesidir.
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
 
TÜRK İSLAM ÜLKÜSÜ
Sayfa başına dön 
1 sayfadaki 1 sayfası
 Similar topics
-

Bu forumun müsaadesi var:Bu forumdaki mesajlara cevap veremezsiniz
Giresun Üniversitesi Öğrencileri Paylaşım Alanı :: Eğlence :: Serbest Kürsü-
Buraya geçin: