Giresun Üniversitesi Öğrencileri Paylaşım Alanı
Would you like to react to this message? Create an account in a few clicks or log in to continue.
Giresun Üniversitesi Öğrencileri Paylaşım Alanı

Daha iyi bir Giresun Üniversitesi için...
 
AnasayfaAnasayfa  PortalliPortalli  Kayıt OlKayıt Ol  Latest imagesLatest images  AramaArama  Giriş yapGiriş yap  

 

 Müslümanların Kur'an Dışı İnançlarının Temelleri -1

Aşağa gitmek 
YazarMesaj
Misafir
Misafir




Müslümanların Kur'an Dışı İnançlarının Temelleri -1 Empty
MesajKonu: Müslümanların Kur'an Dışı İnançlarının Temelleri -1   Müslümanların Kur'an Dışı İnançlarının Temelleri -1 EmptyÇarş. Ağus. 15, 2007 5:15 pm

Müslümanların Kur'an Dışı İnançlarının Temelleri -1 2528


Mustafa Özbaş

Gaybın
peygamberlere ancak bir bilgi olarak vahiy yoluyla bildirildiği bir
gerçektir (11/49).1 Bunun dışında Rasulullah (s) gayba muttali
değildir. Bilakis o, Kur'an'ın diliyle benim ve sizin başınıza
gelecekleri bilmem demektedir (46/9).2 Buna rağmen onun diliyle
istikbale dair bir takım haberler rivayet edilegelmiştir. Bu tür
rivayetlerin çoğu uydurmadır ve şüphelidir. Fakat Rasulullah (s),
ümmetinin geleceğine ilişkin söz söylememiştir demek de vakıaya pek
uygun olmasa gerektir. Elbette her selim akıl sahibi kimsenin yaptığı
gibi o da tahminlerde bulunmuş, kanaatini bildirmiş olabilir. Böyle bir
tahmin herkesten çok ona yakışır bir tutumdur. Zira o vahiyle
bilgilendirilmekte, onunla içice yaşamakta, özdeşleşmektedir. Bu
sebeple onun yapacağı tahminlerdeki isabet, daha bir gerçeğe yakın
olacaktır. Kendisinin zamanında bile ihtilaflara düşebilen, tartışan,
Yahudi ve Hıristiyanlara özenen Müslümanların, kendinden sonra gruplara
ayrılacağını, Kur'an'dan sapmalar göstereceğini söylemiş olması bir
ileri görüşlülüktür aynı zamanda.
Bu
konuda Buhari'de mevcut bulunan bir hadis, şöyledir: Hiç şüphesiz siz,
kendinizden önceki milletlerin yoluna adım adım, karış karış, tıpatıp
uyacaksınız. Öyle ki onlar keler deliğine girseler, siz de girmeye
kalkışacaksınız. Bunun üzerine sahabe Rasulullah'a Hıristiyan veya
Yahudileri ima edip etmediğini sorunca, Rasulullah (s) da sesini
yükselterek ya kim olacaktı? diye cevap vermiştir.3 Nitekim bu tahmini
tutmuş ve ne yazık ki bu sapma gerçekleşmiş, korktuğu başına gelmiştir.

Her
ne kadar Rasulullah (s) Yahudi ve Hıristiyanlarla olayı
müşahhaslaştırmışsa da bunu yakın çevreyle ilişkiler doğrultusunda bir
isabetin sonucu olarak değerlendirmek yerinde olacaktır. Vakıa şu ki,
Müslümanlar sadece Yahudi ve Hıristiyanlardan etkilenmekle kalmamışlar,
diğer milletlerin yollarına da uymuşlardır.
Bu
yazıyla amaçladığımız, -şimdiye kadar anlattıklarımız doğrultusunda-
müslümanların, başta Yahudi ve Hıristiyanlar olmak üzere diğer
milletlerin yoluna nasıl ve ne şekillerde uyduklarını, bugünlere nasıl
gelindiğini ortaya koymaktır.
Tarih
boyunca bütün milletler içice yaşadıkları diğer milletlerin inanç ve
kültürlerinden etkilenmişlerdir; iyi ya da kötü kendi hanelerine
kaydettikleri bir şeyler var olagelmiştir. Peygamberimizin vefatının
üzerinden henüz 15 yıl geçmeden islam orduları bir yandan Avrupa, öbür
yandan Çin topraklarına kadar geçmiş, bir yandan Erminiyye öbür
taraftan Hind topraklarına ayak basmışlar, Hicri 26'da Maveraünnehir'e
girmişler, Hicri 27'de Hz. Osman'ın gönderdiği ordular Endülüs'ü
fethetmişlerdir.4 Bu kadar kısa süre içinde Mısır, iran,
Endülüs/İspanya, Bizans, Hint ve Çin topraklarında yaşayan insanlarla
hızlı bir etkileşim sürecine girilmiştir. Fetihlerin sonucu olarak
köklü değişim ve süratli şehirleşme ile birlikte, kabile teşkilatları
parçalanmış, evvelce değişmez olarak kabul edilen gelenekler, farklı ve
mütekamil diğer medeniyetlerle temas neticesi, hızla değişimler
gerçekleştirmiştir. Yabancı geleneklerin ani müdahalesi sonucu toplumun
gözle görülür ve hızlı değişimi, tekamülün telaşlandırıcı ve
bilinçlendirici tesiri ile, şaşkınlığı acıya dönüştürmüştür.5
Ayrıca
islam elbisesine bürünmüş zındıkların (özellikle Yahudiler) sahtekarlık
ve nifak ruhuyla hadis uydurmaları ve bununla islam'ı bozmayı ve
müslümanlar arasına ihtilaf ve ayrılık tohumları ekmeyi amaçlamaları da
gözönüne alındığında olayın vehameti daha iyi anlaşılmış olacaktır. Bir
çok uydurma hadis, ihtiyaçlara ve şüpheli durumlara göre söylenmiş,
sadece güçsüz bir kalpazanlık olarak ortaya çıkmıştır. Kur'an'a aykırı
olan bir çok söz Rasulullah(s)a atfedilmiştir. Öyleki, sünnetin
Kur'an'ı neshedeceğini iddia edenler olmuştur.6 Olayın boyutu bununla
da kalmamış ibn Ebi'l-Auca adlı zındık, boynu vurulmak için
götürülürken yüreklilikle içinde haramı helal, helali haram kıldığım
dört bin hadis uydurdum diyebilmiştir.7
H.
31'de vefat eden Ebud Derda zamanının Müslümanlarının yaşayışlarını
ortaya koyan şu çarpıcı tespitte bulunmuştur: Cemaatle kılınan namazdan
başka peygamber devrini hatırlatan hiç bir şey kalmadı.8 Ebud Derda bu
sözleri söylerken öfke ile karışık bir üzüntü içinde olayın vehametini
itiraf etmekten kendini alamamış olmalı.
Bu
olumsuzlukların boyutunu etkileyen başka bir sebep olarak 'Halifelerin,
Ridde olaylarında şehid düşen yetişkin elemanlardan mahrum olmaları'
fikri de ileri sürülebilir. Her ne kadar yeni fethedilen bölgelere
Kur'an'ı iyi bilenler gönderilmeye çalışılmışsa da, daha Hz. Osman
döneminde Kur'an'ın teksiri/çoğaltılması olayına sebep olan olay da
göstermektedir ki yeterli randıman elde edilememiştir.
Daha
Hz. Ömer zamanından itibaren, Kur'an'ın ifadesiyle Müslümanlara en
yaman düşmanlığı olan Yahudiler (5/82)'den Kabu'l-Ahbar ve Vehb b.
Münebbih gibi sözde Müslüman kılıklılar gizli faaliyetlere
başlamışlardı.9 Bunlar Beni israil hikayelerinden anlatmanızda bir beis
yoktur.yeter ki benim adıma yalan uydurmayın.10 türünden hadisler
uydurarak yollarını açmışlar ve bu kapı bir daha kapanmamış, Yahudi
mitolojisi/İsrailiyyat adına ne varsa islam'ın hanesine kaydedilir
olmuştur. Bu oyuna alet olan insanları/müslümanları iki grupta
değerlendirmek yerinde olacaktır. Bunlardan birinci grup, İsrailiyyat
karşısında istihkar/aşağılık kompleksi duyduklarından, ikinci grup da,
Kur'an'ın çok özlü olan eski milletlere yönelik ifadeleri karşısında
meraklarını yenemediklerinden bu işe alet olmamışlardır,11 Sebep ne
olursa olsun fütursuzca yapılan bu nakiller sonucu eski müelliflerin
bir çoğunun yazdığı tefsir kitapları, mitolojik birer mahiyet arzeder
hale gelmiştir. Bu hikayelerle Kur'an'ı esatirül evvelin'e dönüştürmek
istemişlerdir. Halbuki Kur'an böyle bir şeyden münezzehtir [6/25; 8/31;
16/24], Bu eserleri okuyan insanlar anlatılan esatire/efsaneye takılıp
kalmakta, Kur'an'ın gerçek mesajını anlamaktan engellenmiş
olmaktadırlar. Artık, Nadir b, Haris'in aklı sıra Kur'an'a nazire
olarak O eskilerin masallarıdır, gelin beni dinleyin, benim size daha
taze masallarım var13 demesine bir nevi gerek kalmamıştır !!! [6/25].
Abbasiler
dönemine gelindiğinde sözde halifeler öncülüğünde Grek/Yunan düşünce ve
mitolojisine ait hemen bütün eserler fütursuzca Arapça'ya çevrilmiş,
Müslüman filozoflar Yunan bilgi teorisi ve metafizik nazariyelerine
dayanarak beden ve ruh arasında köklü bir ikiliğin (düalizm) bulunduğu
görüşünü kabul etmişler, Yunan-Hıristiyan kaynaklı etkilere bağlı
olarak maddi şeylerle ruhani şeyler arasında ayırım yapan açık bir
ahlaki düalizme gidecek şekilde geliştirmişlerdir. Bu, müslüman
filozofların ahiretle ilgili görüşlerini de temelden etkilemiş, islam,
yayıldıkça öz dürüstlük duygusu III. yüzyıla varmadan kendisini içine
kapanık ve kendine yeterli olduğu görüntüsüyle hem de Allah inancını
istismar ederek yer değiştirmiştir, ki bu Kur'an'ın açıkça Yahudi ve
Hıristiyanlara yönelttiği bir ithamdır.13
Yukarıda
Müslümanların erken dönemlerinde Endülüs'ü fethettiklerinden söz
etmiştik. Burada Halife II. Hakem'in, Talmud'u Arapça'ya çevirttiğini
de görmekteyiz. Bizzat kendi itiraflarına göre Yahudiler, 'altın
çağlarını tarihlerinde ilk defa Bağdat ve Endülüs'te elde etmişlerdir.
Bu elverişli ortamda Talmud'un çevirisinden müstefid (!) olan
Müslümanlar Yahudilikteki kabbala * düşünce akımından hareketle faydalı
(!) kitaplar/eserler kaleme almışlardır. İlk defa sufilerden Hakim
Tirmizi atağa kalkmış, ardından Hallac-ı Mansur, bazı Kur'an
surelerinin başında anlamları bilinmeyen harflerde gizli anlamlar
olduğu şeklinde yorumlar yaparak T ve S'ler kitabı (Kitabu'l-Tavasin)nı
yazmıştır, İbn Arabi de bu görüşe katılmakta gecikmemiştir. Batıniler
de bu yorumlardan faydalanmışlar ve sınırlarını sonsuza değin
genişleterek İslam'a istedikleri tüm fikirleri sokmaya çalışmışlardır.
Sonraki yüzyıllarda da yeni şekli ile Hurufilik'e dönüşmüştür." 14
İslam'da
yasak olan, hatta şirk sayılan tılsım ve afsunların menşeinin Yahudi
kabbala mistisizmi olduğunda ve Endülüs Yahudileri aracılığıyla
Müslümanlara geçtiğinde şüphe yoktur.
1492'de
Endülüs (yeni adıyla İspanya)'ten kovulan Yahudiler Osmanlı'ya
sığınmış, 'altın çağlarını sürdürmüşlerdir. O kadar ki
diaspora/taşra'da ilk mesihi hareketlerini gerçekleştirmişlerdir.
Endülüs ve Osmanlı yönetimine önemli mevkilerde bulunan Yahudiler,
Fatımiler devrinde Mısır'da halifenin arkasında hüküm verenler
olmuşlardır. Fakat yine de büyük ihanetlerinin hedefi sürekli islam
olmuştur.16
Burada
şu gerçeği de vurgulamakta fayda var: Orta Asya'dan kalkıp Anadolu
topraklarına yerleşen Türkler'in kendi inançları/şamanizm yanında
üzerinde geçip geldikleri iran'daki Zerdüşt ve Mani dinlerinden
etkilendikleri, Anadolu'da karşılaştıkları Hıristiyan yerlilerle
ilişkilerde bulunup hanelerine kaydettikleri de olmuştur.
Müslümanların
tarihi süreç içerisinde diğer milletlerle ilişkilerine değindikten
sonra -şimdiye kadar yaptığımız bu idi şunları da söyleyip bu
milletlerin yollarına nasıl uyduklarını ortaya koymaya çalışacağız.
Müslümanlar,
itikad ve amelde Kur'an'ı ve Rasulullah (s)'ın uygulama şeklini esas
almaları, itikadi esaslarını hem delalet, hem de sübut açısından kafi
delillere dayandırmaları gerekirken Peygamberin yanı sıra yeni
peygamberler edinmiş, ona gönderilen Kur'an'ın yanı sıra başka
Kur'an'lar kabul etmeye başlamışlardır.17 Tıpkı Yahudilerin Tevrat'ın
ilk beş kitabını Talmud/sözlü gelenek uğruna terkettikleri gibi gelenek
ve öğrenilmiş kararlar uğruna Kur'an'ı terk etmişlerdir,18 Neticede
Müslümanların inanç ve amele dair esaslarının kaynağı bulanmış, bir çok
batıl fırka, gurup ve mezhep bu süreç içinde ortaya çıkmıştır. Oysa
Rabbimizin kitabında bu tür ayrılıkları reddetmiştir: Hepsi
yanlarındakiyle sevinmektedirler. (30/32)
Tarih
boyunca milletlerin birbirlerinden etkilendiklerini söylemiştik. Bu
noktada Yahudilerin esaret yıllarında İran ve Helen düşüncesinin
etkisine kaldığını söylemek yerinde olacaktır. Talmud'un 600 yıllık
tedvini tamamlanıncaya dek (M.Ö. 20û'den M,S. 400'e kadar] ihtiva
ettiği hikmetlerin % 70'i Hind, Yunan, Babil, İran ve diğer
milletlerden aşırılmıştır. Yahudilere göre Talmud Tevrat'ın devamıdır.
Talmud bizdeki sünnet [tradition]'in karşılığıdır. Musa'dan mervi
kanunun şerhidir, semadan inmiş, Musa'dan rivayet edilmiştir.19 İslam
kültüründeki kudsi hadis ve nebevi hadislerin de vahiy mahsulü olduğu
inancıyla ne kadar da örtüşüyor değil mi?
Yazımızın
bundan sonraki bölümlerinin şimdiye kadar anlatılanlar dikkate alınarak
değerlendirilmesi gerektiğini vurgulayarak müslümanların Kur'an dışı
inançlarının temellerini, akide ve amel/uygulamadaki yansımalar olarak
ele almaya çalışacağız. Bu işi yaparken Önce İslam dışı rivayetlere
sonra da İslam kültüründekilere yer vereceğiz.
Akideye dair inançların temelleri

Kitap İnancı

Yahudi
Kabbalacılarca Tevrat'ı Tanrı'nın varlığından ayırmak mümkün değildir.
Tevrat'ın yaratılmış (mahluk) olmasından söz edilemez. Yaratanla Tevrat
birdir.20
İlk
dönemlerde Kur'an'ın veya vahiy lafzının yaratılmış olup olmadığı
konusunda yapılan tartışmalardan sonra da bazı Müslümanlar şu hükmü
savunmaya başlamışlardır: Allah ezeli kelamıyla mütehellimdir. Kelamı
yaratılmamıştır. Kur'an, kelam-ı kadimdir.21
Yahudilerde hayızlı ve lohusa kadının kutsal şeylere dokunması ve toprağa/havraya girmesi yasaktır.

İslam tarihinde de temizlik anlayışıyla ilgili bazı yanlışlıklara rastlanmaktadır.

Yahudilerde
Tevrat okunurken başın muhakkak bir takkeyle örtülmesi şarttır. Evde
veya havrada olması fark etmez. Tevrat okunurken usulüne göre abdestli
ve temiz olmak gerekir. Okullarda başlar örtülerek Tevrat okunur, baş
açık havraya girilmez.23
Yaşayan
geleneksel İslam'da da Müslümanlar Kur'an okurken ve camide başlarını
adeta farz telakki ederek örtmekte (takke), abdestsiz hayat kitabımız
Kur'an'ı değil okumak ona el bile sürmemektedirler. Halbuki Kur'an
kendisinin okunması için Kur'an okuduğunda/okumak istediğinde kovulmuş
şeytanın şerrinden Allah'a sığın (16/98) ayeti dışında hiç bir şart
ortaya koymamıştır.
Zerdüşt/Mecusi
dininde menler (büyü], kutsal kelimelerden, virdlerden, dil, ayak,
elbise, el ve ağız temiz olarak okunan dualardan ibarettir. Bu iş özel
dini ve ruhani merasimlerden ibaret olup resmi mubed (ruhani/din adamı)
vasıtasıyla, özel bir kıraat ve ahenkle telkin edilmektedir. Bu
kelimeler içlerinde gaybi ve gizli ruh (mana) taşımaktadır. Bu kutsal
gizli, esrarlı kelimelerin tekrarı sevaptır ve değerlidir, hatta bir
anlamı olmasa bile. Bu kelimelerin okunması, anlamak için değil
etki/sevap bağışlayıcı olarak okunan bir metindir. İnsana dünya ve
ahirette layık olduğundan daha fazla mükafatlar ve/veya sevaplar
vermektedir.24

Sayfa başına dön Aşağa gitmek
Misafir
Misafir




Müslümanların Kur'an Dışı İnançlarının Temelleri -1 Empty
MesajKonu: Geri: Müslümanların Kur'an Dışı İnançlarının Temelleri -1   Müslümanların Kur'an Dışı İnançlarının Temelleri -1 EmptyÇarş. Ağus. 15, 2007 5:16 pm

İslam
kültüründe bugünkü Kur'an'a bakış ve okuyuş biçim ve şekilleriyle ne
kadar da Örtüşüyor değil mi? Bugün eldeki bir çok kitapta surelerin
faziletleriyle ilgili uydurma hadislerle bedava cennet tapuları
dağıtılmaktadır. Rabbimiz inananlardan canları ve malları karşılığında
onları cennetlere varis kılarken (9/111) bu tür hadiselerin ürünü
olarak 'şu sure veya duayı şu kadar defa, şu zaman, şurada okuyanın
deniz köpükleri/çöl kumları kadar günahı olsa bile bağışlanır, işi rast
gelir, kısmeti açılır, peygamberi rüyasında görür, fakirlikten
kurtulur, her muradına nail olur' vs. gibi sünnetullaha yapışmaksızın
bir şeyler elde etme ucuzluğu doğmuştur. İnsanları bu edebiyatla
avutanlar onları 'kandırıcı bir din' ile muhatap etmekte değil
midirler? Haşa, İslam böyle şeylerden münezzehtir, kimsenin de Allah'ın
yüce dinini bu hallere düşürme yetkisi yoktur.
Yahudilere
göre, pazartesi, perşembe günleri ile cumartesi günü kutsal
metin/Tevrat okuma zamanlarıdır. Talmud'a göre her cuma akşamı
kabirdeki ölülerin cesetlerine yeni bir ruh girer ve cumartesi sonuna
kadar kalır, sonra ayrılır.25
Bugün
halen halkımıza kürsülerden pazartesi, perşembe günleri ölülerine bol
bol Kur'an okuyup bağışlama geceleri olarak telkinde bulunulmaktadır.
Bu gecelerde ölülerin ruhlarının en yakınından başlamak üzere kapı kapı
gezip 'yok mu bir fatiha olsun okuyan?' diye dilendikleri masalları
anlatılmaktadır. Rabbimiz kitabını 'diri olanları uyarsın' (36/70) diye
gönderdiği halde. Ne gaflettir ki en çok bu sure ölülere 41 'Yasin
toplantıları' yapılarak okunmaktadır. 'Sen ölülere işittiremezsin'
(30/52) Dirilerle ölüler bir olmaz... Yoksa sen kabirlerde bulunanlara
işittirecek değilsin (35/22) ayetleri göz ardı edilerek,
kabirlerdekilere nüfuz edebilecekleri inancıyla hareket edilmektedir.
Yahudilikte yemin Tevrat üzerine yapılır. Hıristiyanlıkta da İncil
üzerine.26
Günümüz
Müslümanlarında da görülmekte olan bu inanç ve alışkanlık ya Kur'an'a
el basarak -abdestli olarak- ya da bir şey için yemin edecekse 'Kur'an
çarpsın ki' diye söze başlamak gibi şekillerle tezahür etmektedir.
Haşa, Kur'an Allah mı ki insanı çarpsın. Nasıl ki bir kişinin sözü
kendisi değilse, Allah'ın kelamı olan Kur'an da Allah değildir. islamda
bütün insanların bir tek kutsal varlıkları vardır, O da,
Allah(c.c)'tır. O'ndan başka hiç bir şeye ve hiç bir kimse adına
ve/veya başına yemin edilmez. Bu konuda Kur'an'ın ve Resulullah (s)'ın
tutumları ayniyet arz etmektedir. Zaten aksi de düşünülemez. (28/85).
Kur'an Allah'ı üzerine kefil/şahit yaptığınız yeminleri bozmayın
(16/91) buyurduğu gibi birbirlerine suç isnad edip de şahitleri
bulunmayanlara Allah adına yemin etmelerini salık vermektedir (24/6-9).
Peygamberimiz (s) de Yemin etmek isteyen kimse Allah'a yemin etsin veya
sussun buyurduğu gibi kendisi de yemin ederken Kabenin Rabbine, Nefsimi
kudret elinde tutana diye başlayarak Allah'a yemin etmiştir.27
Allah'dan başka bir şeye yemin edilince, maddeye kutsallık verilmiş
olur, oysa maddenin hiç bir kutsallığı yoktur. Nitekim Rasulullah (s)
da bunu vurgulamıştır.
Müslümanların
bugünkü haliyle Kur'an'a yaklaşım ve tavırlarını gayet açık ve net bir
şekilde ortaya koyan M. Abduh'un şu tespiti ne kaçlar ilginç ve yerinde
bir tespittir: Şaşılacak bir haldeyiz, bu ne gaflet, bu ne aldanış,
Kur'an hakkındaki bilgimiz tıpkı Allah hakkındaki bilgimiz gibidir.
Bizim çocuklarımıza yapılan ilk telkin Allah Teala'nın ismini
öğretmektir. Fakat çocuk O'nu vallahi bu işi yaptım, vallahi yapmadım
gibi yalan yeminlerle öğrenir. Kur'an da böyledir. Çocuk birlikte
yaşadığı kimselerden O'nun kelamı olduğunu duyar, manasını düşünmez.
Kur'an'a saygının nasıl olacağını da bilmez. Ona ancak aralarında
yetiştiği diğer Müslümanlar gibi saygı gösterir. Bu da şu iki şekilde
olur:
1)
Bazı ayetleri yazıp, özeyip suyunu içen hastanın şifa bulacağına, bazı
ayetlerin bereket getireceğine ve buna benzer yaygın şeylere inanmak.
Bunların doğruluğunu tartışma ya bile gerek kalmadan diyebiliriz ki bu,
gerçekten Kur'an'a büyük bir tazim/saygıdır. Bazı putperest
milletlerden alınmış olan birtakım yabancı kelime ve tılsımlar ihtiva
eden muska, kemik veya çaput gibi, çocukların üzerine takılan
nazarlıklar da böyledir. Kur'an'a yapılan/gösterilen bu türlü tazime
Kur'an'ın yolundan gidersek Kur'an'a ibadettir, Allah'a ibadet değildir
deriz.
2)
Makamlara göre nağme yaparak coşturmayı bilen, edası ve sedası yerinde
bir kârinin tilavet ettiği ve dinleyen kimseden sadır olan muayyen
sözler, belli hareket ve sallanmalar... Bu heyecan ve neşvenin sebebi
ses ve nağmelerin güzel oluşudur. Hatta bunun en kuvvetli sebebi,
dinleyicinin Kur'an'ı anlamaktan uzak bir haleti ruhjyye içinde
oluşudur.28
Rasulullah
(s)'ın bazı sahabeden Kur'an dinlemekten hoşlandığı ve takdirlerini
belirttiği malumdur. Ayrıca Kur'an'ı seslerinizle süsleyiniz dediği de.
Fakat ne yazık ki bunu bugünün Müslümanı yanık sesli kariler olarak
anlamaktadır. Halbuki bundan maksat, olsa olsa etkileyici bir
tilavettir, denebilir. Aynı şiiri farklı kişilerden dinleyip de
hepsinden aynı derecede etkilenmeyisiniz gibi Rasulullah (s) da
etkileyici ağızlardan Kur'an dinlemekten hoşlanmış ve 'etkileyici bir
tarzda okumaya çalışınız' demiş olsa gerektir.
Ama
bu çarpık anlayış öyle boyutlara ulaşmış ki, Rabbimiz anlaya-bilesiniz
diye anlayacağınız dilden göndermekle size Kur'an'ı kolaylaştırdık
(12/2) buyurarak, Kur'an okumaktan gayenin anlamak olduğunu tekrar
tekrar29 vurguladığı halde, anlamadan okuyan/dilini bilmediği halde
okuyanlara da Rasulullah(s)'ın ağzından sevaplar dağıtılmıştır. Haşa,
Allah'ın Rasulü Kur'an'a rağmen hareket etmek ve söz söylemekten
uzaktır.
Nitekim
bu husus Kur'an'da şöyle belirtilmektedir: "Eğer (Peygamber)
söylemediklerimizi bize karşı kendiliğinden söylemiş olsa idi, elbette
onun sağ elini alıverir, sonra da can damarını koparıverirdik. Sizin
hiç biriniz de buna mani olamazdı". (69/44-47)30
Biz,
Hz. Peygamber'in bu ve bu gibi konularda Allah'ın nehyettiği bir şeyi
emretmediğine, hiç bir şeyi Allah'ın tavsif ettiğinden başka şekilde
tavsif etmediğine, kendiliğinden Kur'an'a aykırı tekliflerde
bulunmadığına inananlarız.
* Yahudi mistisizmi.

* * Halen 19'culuğa dönüşerek hayatiyetini sürdürmektedir.




Notlar:


1- Ayrıca bkz.: 28/44-46; 72/26-27.



2- Ayrıca bkz.: 6/50, 59; 7/188; 16/77.



3- Buhari.Tecrid 9/1410.



4- M. Hamidullah, Roma Kanunu ile islam Kanunu Arasındaki Münasebetler', AÜİFD, 4, s. 77.



5- M. Talbi, Bidatler, AÜiFD, 23. s.446-447.



6- Talbi, a g. m., s. 458; ;Ebu Reyye, Muhammedi Sünnetin Aydınlatılması, Yöneliş Yayınları, ist.-1988, s.137.



7- Ebu Reyye, s. 137.



8- Talbi, s. 447.



9- Ebu Reyye, s. 163-195.


10- Buhari, Tecrid, 9/1411.


11- M. Hamidullah, islami ilimlerde İsrailiyyat, AÜlFD, 2, s. 295-316.


12- M. Esad, İslam Tarihi, Marifet Yayınları, ist.-1982, s. 455-456.


13-
Fazlur Rahman, islam, Selçuk Yay., Ank.-1992, s. 166. ; Fazlur Rahman,
İslam'da Dinamizmin Kaynakları, ;M. Tarık Kureyşi'nin derlediği Bir
Yaşam Biçimi Olarak İslam (Rey Yay., 1991) isimli kitabın içinde, s.83



14- H. Z. Ülken, islam Felsefesi, Ülken Yay., 3. Baskı, İst.-1983, s. 24-25.



15- A. inan, Eski Türk Dini Tarihi. KBY, İst.-1976, s.220.



16- Zafer İslamhan, Yahudilikte Talmud'un Mevkii, ihya Yay., ist.- 1981,5,49.



17- M. Sıddıki, İslam Dünyasında Modernist Düşünce, Dergah Yay., İst.- 1990, s.39.



18- M. Sıddıki. a. g. e., s. 61 (Emir Ali'den naklen).



19- İslamhan. a. g. e., s. 30, 48, 51, 77.


20- H. Örs, Musa ve Yahudilik, Remzi Kitabevi, İst.-1966, s. 347.


21- Pezdevi, Ehli Sünnet Akaidi, Kayıhan Yay.. lst.-1980, s. 78.


22- H.Örs, a. g. e.,'s. 159.



23- H. Tanyu, Yahudi Kutsal Kitapları ve Esasları. AÜİFD, 14, s. 107.



24- A. Şeriatı, Dinler Tarihi. Seçkin Yay., İst.-1990.Cilt 2, s. 220-221.



25- H. Örs, a. g. e., s. 280; Z. İslamhan, a.g. e., s. 69.



26- H. Tanyu, a. g. e., s. 107.



27- Buhari, Tecrid, 8/1155 -12/2070.


28- M. Abduh, Fatiha Tefsiri, AÜlFD, 16,5.8-9.


29- Ayrıca bkz.: 19/97; 44/58.
30- Ayrıca bkz.: 10/15.
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
yurtsevercephe
Yeni Üye
Yeni Üye
yurtsevercephe


Mesaj Sayısı : 1
Nerden : seçkin kibar
Kayıt tarihi : 19/08/07

Müslümanların Kur'an Dışı İnançlarının Temelleri -1 Empty
MesajKonu: Geri: Müslümanların Kur'an Dışı İnançlarının Temelleri -1   Müslümanların Kur'an Dışı İnançlarının Temelleri -1 EmptyPtsi Ağus. 20, 2007 9:57 am

[bu düşüncelerin islama inanan insanların böyle düşünmesinin nedeni bellidir
sizin gibi dinden haberi olmayan adamlardır.
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
Misafir
Misafir




Müslümanların Kur'an Dışı İnançlarının Temelleri -1 Empty
MesajKonu: Geri: Müslümanların Kur'an Dışı İnançlarının Temelleri -1   Müslümanların Kur'an Dışı İnançlarının Temelleri -1 EmptyPtsi Ağus. 20, 2007 11:16 am

dinsizliği savunan birinin din hakkında yorum yapma hakkı yoktur. edepsizliği bırak! slogan adamısınız! Rusyaya yoldaşlarının yanına git!
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
 
Müslümanların Kur'an Dışı İnançlarının Temelleri -1
Sayfa başına dön 
1 sayfadaki 1 sayfası
 Similar topics
-

Bu forumun müsaadesi var:Bu forumdaki mesajlara cevap veremezsiniz
Giresun Üniversitesi Öğrencileri Paylaşım Alanı :: Dinimiz İslam :: İslamiyet-
Buraya geçin: